BASİAD Başkan Yardımcısı Uğur Çoban: “İmalat sanayi kredilerine sübvansiyon şart”

EKONOMİ / DENİZLİ

Sanayi sektörünün %1,8’lik daraldığını, imalat sanayisinde bu daralmanın %2,4 olarak gerçekleştiğini, sanayi sektöründe çalışan sayısının mart itibariyle son bir yılda 132 bin 638 kişi azalarak 4 milyon 880 bine gerilediğini hatırlatan Babadağlı Sanayici İş İnsanları Derneği (BASİAD) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mehmet Uğur Çoban, imalat sanayinin sorunlarıyla ilgili çözüm önerilerinde bulundu. Tüm ekonomik göstergelerin, üretimin ve istihdamın korunması adına imalat sanayine yönelik hedefli finansman desteği ihtiyacını ortaya koyduğunu vurgulayan “İmalat sanayiine yönelik ticari krediler, pozitif reel faiz farkı dikkate alınarak sübvanse edilmeli. İmalat sanayine sağlanacak kredilerde uygulanacak faiz oranı, en fazla yıllık enflasyon oranı kadar olmalı” dedi.

Sıkı para politikası sürecine devam ederken, özellikle imalat sanayinde faaliyet gösteren firmalar açısından krediye erişim ve finansman maliyetlerinin darboğaza dönüştüğünü dile getiren Çoban, “Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 43 seviyesinde tuttuğu ve yıllık enflasyonun yüzde 35 seviyelerinde seyrettiği bu dönemde, finansman olanaklarının sınırlılığı üretim kapasitesini tehdit ediyor. Bu da orta vadede arzın daralması ve fiyat istikrarının riske girmesi anlamına geliyor” diye konuştu.

“İmalatçı firmalar ciddi kısıtlarla karşı karşıya”

İmalatçı firmaların, gerek işletme sermayesi gerek yatırım finansmanı ihtiyaçlarında ciddi kısıtlarla karşı karşıya olduğunu vurgulayan Çoban, “Kredi maliyetleri yüksek seyrediyor. Kredi vadeleri kısalıyor ve teminat şartları ağırlaşıyor. Bu durum üretim planlarının ertelenmesine, ihracat siparişlerinde aksamalara ve istihdam risklerine yol açıyor. Üretimin devamlılığı, ihracatın sürdürülebilirliği ve döviz gelirlerinin istikrarı için imalat sanayinin finansman açısından desteklenmesi hayati önem taşıyor”  ifadelerini kullandı.

“Reel sektör için maliyet baskısı”

Bugün itibarıyla politika faizinin yüzde 43, yıllık TÜFE’nin yüzde 35 olduğunu hatırlatan Çoban, “Bu da 800 baz puanlık pozitif reel faiz anlamına geliyor. Üstelik yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 28 düzeyinde olup, bu hesaba göre pozitif reel faiz farkı 1500 baz puana kadar çıkıyor. Bu fark, özellikle üretim yapan, çalışan istihdam eden ve uzun vadeli planlama yapan reel sektör için büyük bir maliyet baskısı oluşturuyor” dedi.

“Reel sektöre özel faiz destek mekanizması geliştirilmeli”

Enflasyonla mücadele ve parasal sıkılaşma politikalarının sürdürülmesinin gerekli olduğunu ancak bu politikaların üretimi ve arzı boğmaması için sektörel ayrıştırılmış bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu dile getiren Çoban, “Özellikle imalat sanayiine yönelik ticari krediler, pozitif reel faiz farkı dikkate alınarak sübvanse edilmeli. İmalat sanayine sağlanacak kredilerde uygulanacak faiz oranı, en fazla yıllık enflasyon oranı kadar olmalı. Bu yaklaşım, üretimin devamlılığını, ihracatın sürekliliğini ve istihdamın korunmasını sağlar. Tüketici kredilerinde mevcut sıkılaştırma politikası devam edebilir. Ancak yatırım ve üretime dönük kredilerde farklılaştırılmış bir faiz yapısı, hem dezenflasyon sürecine zarar vermez hem de üretim zincirinde kopmaların önüne geçer” değerlendirmelerinde bulundu.

Üretim gücünü koruyamayan bir ekonominin, enflasyonla sürdürülebilir şekilde mücadele edemeyeceğini ve sosyal refahı artıramayacağını vurgulayan Çoban, Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele kararlılığına zarar vermeden, reel sektöre özel bir faiz destek mekanizması geliştirilmesi çağrısında bulundu.

 

Kaynak: Ekonomim

Başa dön tuşu