Türkiye Artan Sel ve Aşırı Yağış Risklerine Karşı Önlem Almalı

1950-2024 verilerini analiz eden yeni bir araştırma, Akdeniz’in yağış rejiminde belirgin bir doğu-batı ayrışmasına işaret ediyor. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Doğu Akdeniz’de şiddetli yağışların sıklığı ve yoğunluğu artarken, ani sel ve su baskını riski büyüyor. Diğer yandan Batı Akdeniz ise giderek kuraklaşıyor. Bu bulgular, Türkiye’nin giderek kuraklaştığı gerçeğiyle çelişkili değil: Kuraklık ve artan sel riski, aslında aynı madalyonun iki yüzü. Batı ve Güneybatı Anadolu’da kış yağışlarının azalması tarımsal kuraklığı artırırken, Doğu Karadeniz ve Doğu Akdeniz’de kısa sürede düşen sağanaklar ani sellere yol açıyor. Türkiye’nin önceliği ise altyapıyı güçlendirmek, erken uyarı sistemlerini yaygınlaştırmak ve kentleri aşırı yağışlara hazırlamak olmalı.
YAZI: Doç. Dr. Doğukan Doğu Yavaşlı
İklim değişikliğinin etkilerini derinden hisseden Akdeniz’deki yağış trendlerinin 1950’den 2024’e ne şekilde değiştiğini inceleyen yeni bir araştırma, havzanın doğu ve batı olmak üzere ikiye bölündüğünü ve farklı sorunlarla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Yağışların sıklığı, şiddeti ve sürekliliği gibi unsurları inceleyen çalışmaya göre Türkiye’yi de kapsayan Doğu Akdeniz’de sel riskini artıran aşırı yağışlar yoğunlaşıyor. İspanya ve Kuzey Afrika’nın da dahil olduğu Batı Akdeniz’de ise kuraklık riski giderek artıyor.
Madalyonun İki Yüzü: Kuraklaşma ve Artan Sel Riski
Türkiye’nin giderek kuraklaştığını biliyoruz. Ancak sanılanın aksine, kuraklaşma ile sel riski birbirine zıt değil, aynı madalyonun iki yüzü. Türkiye’nin batı ve güneydoğu kıyılarında yıllık yağış miktarı azalıyor. Batı ve Güneybatı Anadolu’da, özellikle kış aylarındaki kayıplar, su kaynaklarını azaltıyor ve tarımsal kuraklık riskini büyütüyor.
Doğu Karadeniz ve Doğu Akdeniz’deki yağışlar ise yıllık toplamda çok artmasa da, daha kısa sürede ve çok daha şiddetli sağanaklar halinde düşüyor. Yani yıllık ortalama azalsa da tek seferde yağan yağmurun miktarı artıyor. Bu durum, hem barajların dolmasına engel oluyor hem de toprağın suyu emmesine fırsat vermeden akışa geçerek ani sel ve taşkınlara yol açıyor.
Kısacası Türkiye’nin bazı bölgeleri kuraklıkla, bazı bölgeleri ise sel riskiyle karşı karşıya ve çoğu bölgede bu iki risk birlikte yaşanıyor.
Batı Akdeniz Gitgide Kuruyor
Akdeniz’deki yağış desenlerini frekans, şiddet ve süreklilik gibi farklı açılardan inceleyen bir dizi iklim indeksi kullanarak gerçekleştirilen araştırma, belirgin bir coğrafi ayrışmaya işaret ediyor.
İber Yarımadası’nı ve Kuzey Afrika’yı kapsayan batı bölgelerindeki toplam yıllık yağış miktarında, 10 yılda 60 mm’ye varan düşüşler gözlemleniyor. Kulağa küçük gelebilecek bu miktar, İzmir’in ortalama bir aylık yağışına ya da Antalya’nın yaz aylarında aldığı toplam yağışa denk geliyor. Yani Batı Akdeniz’de her 10 yılda bir, koca bir ayın yağışı gökyüzünden eksiliyor. 50-60 yıl gibi uzun bir vadeye yayıldığında bu kayıp, toplamda birkaç yüz milimetreye ulaşıyor – bu, bölgenin neredeyse bir yıllık yağışını yitirmesi anlamına geliyor.
Şiddetli yağışların yaşandığı, yani bir günde 10 mm’den fazla yağışın düştüğü günlerin sayısı ise her 10 yılda yaklaşık iki gün azalıyor. Bu durum, bölgede su kıtlığı ve kuraklık riskinin giderek arttığı anlamına geliyor.
Doğu Akdeniz’de Ani Sel ve Su Baskını Riski Artıyor
Balkanlar, Türkiye ve Levant bölgesini içeren Doğu Akdeniz’de ise tam tersi bir eğilim hakim. Özellikle kuzeydoğu bölgelerinde şiddetli yağış alan gün sayısı artıyor. Tek bir günde yağan maksimum yağış miktarında ise 10 yılda 3 mm’ye varan artışlar saptanıyor. Yağmurun kısa sürede ve şiddetli düşmesi, barajların su tutmasını zorlaştırıyor. Toprağın ememediği su ise hızla yüzey akışına geçiyor. Özetle bu bulgular, ani sel ve su baskını risklerinin yoğunlaştığını gösteriyor.
Batı’da Kış Kuraklığı, Kuzey’de Sonbahar Selleri Artışta
Yapılan analiz, yağış rejimindeki değişimin sadece yıllık toplamlarla sınırlı kalmadığını, mevsimsel dağılımında da ciddi kaymalar olduğunu ortaya koyuyor.
Batı Akdeniz’deki kuraklaşma eğiliminin arkasındaki en önemli itici güç olarak, kış yağışlarındaki belirgin azalma öne çıkıyor. Tarım ve su kaynakları için kritik önemde olan kış yağışlarının azalması, bölgenin ekolojik ve ekonomik dengesini tehdit ediyor.
Buna karşılık, özellikle Kuzey Akdeniz’de, sonbahar yağışlarının hem sıklığında hem şiddetinde bir artış eğilimi gözleniyor. Bu durum, sonbahar aylarında sel riskinin artabileceğine işaret ediyor.
Son olarak Doğu Akdeniz’de ise özellikle kış aylarında yoğun ve uzun süreli yağışların arttığı gözleniyor. Bu, sel tehlikesini güçlendirecek bir gelişme.
Kuraklık ve Sel süreleri de Değişiyor
Çalışma, yağışsız (kurak) ve yağışlı (ıslak) geçen ardışık günlerin süresini de mercek altına alıyor. Bulgular, Batı Akdeniz’de, özellikle yaz aylarında, ardışık kurak günlerin süresinin uzadığını, yani kurak dönemlerin daha kalıcı hale geldiğini gösteriyor.
Doğu Akdeniz’de ise kış aylarında ardışık ıslak günlerin sayısında bir artış eğilimi var. Bu eğilim, uzun süren yağışlı havaların sel riskini daha da artırabileceği anlamına geliyor.
Yağışlara Karşı Altyapı Güçlendirilmeli, Erken Uyarı Sistemleri Getirilmeli
Akdeniz’deki bu belirgin doğu-batı ayrışması, iklim değişikliğiyle mücadelenin ve uyum çabalarının ne kadar çok yönlü olması gerektiğini gösteriyor. Batı Akdeniz ülkelerinin su kıtlığına ve tarımsal kuraklığa karşı acil eylem planları geliştirmesi, su tasarrufu teknolojilerine yatırım yapması ve kuraklığa dayanıklı ürünlere yönelmesi hayati önem taşıyor.
Türkiye’nin de içinde bulunduğu Doğu Akdeniz ülkeleri için ise öncelik, artan sel ve aşırı yağış risklerine karşı altyapıyı güçlendirmek, erken uyarı sistemlerini etkinleştirmek ve kentsel planlamayı bu yeni iklim gerçekliğine göre şekillendirmek olmalı.
Akdeniz’in kaderinin ortak, ancak zorluklarının farklı olduğunu bilimsel verilerle ortaya koyan bu araştırma, bölgesel işbirliğinin yanı sıra her ülkenin kendi iklimsel zafiyetlerine odaklanan ulusal politikalar geliştirmesinin bir zorunluluk olduğunu da gösteriyor.