Gürmen Group’ta hisse krizi: Doğan ailesi ile Gür ailesi arasındaki anlaşmazlık yargıya taşındı

70’li yıllarda Remzi Gür ve kayınbiraderleri Hasan Doğan ile Hüseyin Doğan tarafından kurulan Gürmen Group’ta hisse krizi yaşanıyor.

Gürmen’de Doğan kardeşler yüzde 16’şar hisseye sahipken çoğunluk hisse Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen Remzi Gür ve ailesindeydi. Hasan Doğan 2008, Hüseyin Doğan ise 2016’da hayatını kaybetti.

Hüseyin Doğan’ın vefatından sonra gruptaki hisseleri eşi Fatma Nursel Doğan ile kızları Beyza Burnaz, Esma Doğan, Şeyma Doğan ve Kübra Doğan Erkoç’a geçti. Ancak Doğan’ın ailesi, haklarını alamadıklarını belirterek onun üzerinde dava açtı.

11 dava, bir soruşturma

Patronlar Dünyası’ndan Necla Doğan’ın haberine göre, yargıya başvuran aile fertleri Nursel Fatma Doğan, Esma Doğan, Şeyma Doğan ve Beyza Burnaz… Ablaları Kübra Yılmaz Erkoç manevi olarak kardeşlerine destek veriyor, hukuki süreçte yer almamayı tercih ediyor. Aile fertlerinin Remzi Gür ve şirketler aleyhine açtığı dava sayısı 11, bir de savcılık soruşturması var.

Sorunun aile içinde çözülmesi için çaba gösterdiklerini ancak maddi manevi çok zorlandıkları için hukuki yollara başvurmak zorunda kaldıklarını vurgulayan Esma Doğan ve Beyza Burnaz, şunları anlattı:

‘Dışlandık hakaret gördük tehdit edildik’

Babamız Hüseyin Doğan, Nisan 2016’da vefat ettiğinde 20’li yaşlarda 4 kız çocuğuyduk. Zaman içinde babamızın yokluğunun yanı sıra maddi haklarımızı alamamanın verdiği zorluklarla hukuki mücadele yoluyla baş etmeye karar verdik. Babamızın vefatının ardından, azınlık hissedar olmamızın arkasına sığınılarak maddi olarak yalnız bırakıldık ve adeta yok sayıldık. Oysaki grup şirketlerimiz içinde azınlık hissedar olduğumuzu her zaman biliyorduk. Bizim odağımız hiçbir zaman para olmadı, sürekli ve sistematik biçimde hakkımızın yenmesi oldu. Babamızın mirasına sahip çıktığımız için dışlandık, hakaret gördük ve tehdit edildik.

‘Hisselerimiz karşılıksız şekilde elimizden alındı’  

“Babamızın sağlığında Remzi Gür’e birçok kez maddi destek sağlandığı, ciddi meblağlarda borçlar verildiği hâlde, bu yardımlar hiç anılmadı. Aksine, sanki biz ondan borç istiyormuşuz gibi bir algı oluşturulmaya çalışıldı. Babamızın vefatından yalnızca birkaç sene sonra grup şirketlerimizden birinden hisselerimiz karşılıksız şekilde elimizden alındı. İnançlı temlik ile korunuyorduk ancak davalarda bunu bile reddediyorlar.”

‘Aslanlı Köşk’ten de gelir elde ediyorlar’  

“2019’da taleplerimizi ifade etmeye başladığımızda hep aynı bahane ile karşılaştık: para yok. Yapılan ödemeler yoksulluk sınırının dahi altındaydı. Remzi Gür, birçok taşınmazı olan son derece varlıklı bir iş insanı olmasına rağmen, bize yıllar boyunca sadece susturmaya yönelik, son derece düşük miktarlarda ödeme yaptı. Ayrıca, Aslanlı Köşk gibi bir mal varlığına sahipti. Hala da dizi setlerinden yüksek gelirler elde ediyorlar bu yalı ile. Son dönemde taleplerimize karşılık “Ne yapıyorsanız yapın, bu ödeme yapılmayacak” denildi. Avukatımıza da benzer şekilde, ‘Paramız yok, ödeme yapamayız’ gibi sert ifadelerle yaklaşıldı.”

‘Tehditkar ifadelerle karşılaşıyoruz’  

“Remzi Gür babama olan borcunu bize öderken bile saygı göstermedi. Bir gün çekmecesinden para destesi çıkarıp üstüme fırlattı. Şu anda devam eden onun üzerinde davamız var. Ne yazık ki, ‘Bu davalarla sizi bitireceğiz’ gibi tehditkâr ifadelerle karşılaşıyoruz. Biz bu mücadeleyi annemizle birlikte, beş kadın olarak yürütüyoruz. En son Remzi Gür, Beyza Burnaz’a tehdit içeren bir mesaj göndererek, ‘Bundan sonra hareketlerine dikkat et’ dedi. Gürmen Group bugün Yasemin Gür Solmaz’ın yönetiminde kadın liderliği ve dayanışmasıyla övünüyor. Oysa hikayenin arka planı hakkını hukuki yollarla arayan biz beş kadına yapılan düzenli haksızlıklar.”

Yasemin Gür Solmaz: Gönül isterdi ki böyle olmasaydı  

Konuyla ilgili polemiğe girmek istemediğini vurgulayan Yasemin Gür Solmaz’ın konuyla ilgili değerlendirmesi ise şöyle:

“Büyüklerimizi çok erken kaybettik. Rahmetli Hasan Bey ve Hüseyin Bey’in babamla sevgi ve güvenle kurmuş oldukları çok güzel bir ortaklık vardı. Onları erken kaybedince Covid zamanı bu birliktelik nasıl devam etmeli diye çok ciddi çalıştık. Aile konseyini toplayalım, aile anayasasını yapalım, kurumsal yönetişim ilkelerimizi kuralım diye…  Bir moderatör de tuttuk.  Aile şirketleri ekonomi için çok değerli, büyüklerimizin bıraktığı bu değerleri biz de bir sonraki nesle bırakalım diye çalıştık. Ben grubun kadın lideri olarak bu şirketin en iyi şekilde yönetildiğini söylüyorum. İki bin çalışanımız var, tedarikçimizle beraber aşağı yukarı 20 bin kişilik bir orduyuz nihayetinde… Bu yılı da başarıyla kapatacağımıza ve önümüzdeki senelerde çok güçlü yolumuza devam edeceğimize inancım tam.”

‘Birçok ailede benzer durum yaşanıyor’  

“Takdir edersiniz ki bazen beklentiler ve şirketin performansı Türkiye’nin gerçekleriyle uyuşmayınca bazen hissedarları mutlu edebilmek mümkün olmuyor. Ekonomik gerçekler var. Şirketlerin kendi gerçekleri var. Öyle olunca konu da hukuka taşınıyor. Süreci takip ediyoruz. Ama gönül isterdi ki böyle olmasaydı. Hissedarların rahatsızlıklarını belki bugün gideremem ama uzun vadede gidermek benim sorumluluğum. Kaldı ki bu bir tek bizim başımıza gelmiyor. Birçok ailede yaşanıyor. Keşke bizim başımıza gelmeseydi. Çok üzgünüz. İnşallah çözülür.”

(Kaynak: Patronlar Dünyası)

 

 

Başa dön tuşu