Finansal özgürlük olursa yatırım iştahımız hep var

Nurdoğan A. ERGÜN

Türk ihracatçısı hem fi­nansal hem de yapısal anlamda zorlu geçir­diği bir 2024 yılının ardından, uluslararası pazarlarda var ol­ma mücadelesine devam edi­yor. Yılın ilk ayı ihracat verileri her ne kadar ‘rekor’ olarak ka­yıtlara geçse de ihracatçıya gö­re, 2024’teki ‘kârsızlık’ 2025’te yerini zarara bıraktı. Ancak tüm belirsizliklere rağmen mevcut pazarlarını kaybetmek istemeyen Türk ihracatçısı, bu yıl da ‘çantasını eline alıp ka­pı kapı dolaşacak’. Pes etmeyen ihracatçı sektörlerden biri de Türkiye ev ve mutfak eşyaları.

Alanında dünyanın en prestijli fuarlarından biri kabul edilen Frankurt Messe Ambiente Fu­arı’na 250 firma ile katılan sek­tör, 5.7 milyar dolarlık ihraca­tını korumak için sahnede yer aldı. Kalite ve kapasite olarak Türk mutfak ürünleri sektö­rünün dünya devleri Almanya, Fransa gibi ülkeleri zorladığı­nı söyleyen sektör temsilcileri, “Finansal özgürlük olursa yatı­rım iştahımız hep var. Yeter ki destek verilsin çok hızlı pozis­yon alabilecek güçteyiz” diyor.

Kâr yok, zarardayız hemen yarın destek gerekiyor

Gerek kur politikası ge­rekse yüksek faizde ihracat­çının hâlâ ciddi bir mücadele verdiğini söy­leyen İstanbul Demir ve Demir Dışı Metal­ler İhracatçı Birliği (İDDMİB) Başkanı Çetin Tecdelioğlu, “Kârsızlık dönemi artık zarar dönemine geçti. Yani kârsız­lık bitti, şu an eksi yazıyoruz. Çünkü işçilik maliyetlerimiz yüzde 30’un üzerinde, diğer ge­nel giderlerimiz arttı. Bunların maliyetleri ocak ayına yansıdı ve ocakta bilançolarımızda bir­çok şirketimiz zarar yazdı” de­di. İhracatçılar için ‘pozitif ay­rımcılık’ isteyen Tecdelioğlu, “Bu kur politikası olabilir, ver­gi desteği olabilir. Yoksa bu za­rarlar ihracatçıyı önümüzdeki aylara taşıyamayız” yorumu­nu yaptı.

İhracatçının yaklaşık 20 yıldır dünyanın tedarik zin­cirinin içinde yer almaya ça­lıştığını ve bir fırsat yaka­landığını anlatan Tecdelioğ­lu, şimdi bu yaratılan fırsatın kaybedildiğine dikkat çekti. “Şirketlerimiz artık kırmızı alarm veriyor, 2024’ü taşıdık ama 2025’i taşıma şansı yok” diyen Tecdelioğlu, 5 sektöre verilen istihdam destekleri­nin endüstriyel mutfak, ev ve mutfak eşyaları, hırdavat gibi diğer emek yoğun sektörlere de verilmesini istedi. Tecdeli­oğlu, “Yüzde 35-40’a çıkan iş­çilik maliyetiyle fiyat rekabeti etmemiz imkansız.

İhracatta 8 maddelik eylem planı açıklan­dı. Bu eylem planının fiiliyata geçmesi için bir destek paketi açıklanması lazım, sıra desteğe geldi” dedi. Acilen hemen yarın bir destek paketi beklediklerini aktaran Tecdelioğlu, “Sanayici satıyor yüzde 8-10 zarar ediyor, satmıyor müşterisini kaybedi­yor. İlk yarı falan değil durum acil” dedi. Tecdelioğlu, ihracat­çı için pozitif ayrım yapılması talebini yineledi.

Tek kendimiz değil, ülke için üretim yapıyoruz

Türkiye mutfak en­düstrisinin en zor zamanlar­da dahi üret­meye ve ihraç etmeye devam ettiğini dile ge­tiren Ev ve Mutfak Eşyaları Sa­nayicileri ve İhracatçıları Der­neği (EVSİD) Başkanı Talha Özger, dünyanın 150 ülkesine ihracat yaptıklarını açıkladı.

“Sadece kendimiz için değil ül­ke için üretmeye devam ediyo­ruz” diyen Özger, şöyle devam etti: “Türk mutfak sanayicileri olarak 2023-24’te zor zaman­lar geçirdik. Geçirmeye de de­vam ediyoruz. Bu sektörde hem üretim hem de ihracat yapan­lar, karlılık gözetmeksizin üre­tim çarklarını döndürebilmek için çalışıyor. Var güçleriyle çalışıp ülke için üretmeye de­vam ediyorlar. Made in Türki­ye markası için çalışıyoruz. Bu dönemlerin geçici olduğunu bi­liyoruz. Gücümüze inancımız tam.

Ama tekrardan işte o ya­tırım iştihanın gelmesi lazım. Bu işin finansmana erişiminin kolaylaştırılması lazım. Bizler üreticiler ve sanayiciler olarak her daim bir yenilik yapıp müş­terinin kapısına gitmek zorun­dayız. Bu ürünle olacak, bu ma­kineleşmeyle olacak, bu yeni yerlere geçmeyle olacak. Bir ül­kenin sanayisi kolay oluşmu­yor. Geçmişte mutfak sektörü­nü İtalyanlardan aldık. Bunla­rı almak çok uzun yıllar sürdü, kaybetmek 1 sene bile sürmez.” Sanayicinin elinde çantasıyla pazarları dolaştığını ifade eden Özger, “Müşterilerimizle 365 derece ilişki içerisindeyiz.

Yani biz adamın kapısına gidiyoruz, kapıyı çalıyoruz. Fuarlarda ku­rulan ilişkiyi ofiste ticarete ta­şıyoruz” dedi. Türk mutfak eş­yaları sektörünün dinamik ve güçlü yapısıyla yabancıların da ilgisini çektiğini anlatan Özger, özellikle Trump’ın Çin politi­kası sonrasında Çin yatırımla­rı ile ilgili hareket bekledikle­rini kaydetti. Özger, firmaların da bunu değerlendirdiğini söy­leyerek “Masada görüşmeler var” dedi.

Elimizdeki pazar Avrupa’yı güçlendirmemiz lazım

Ambien­te Fuarı’nın Çin’deki Kan­ton’dan son­ra en prestijli fuar olduğunu söyleyen Qlux Ideas Genel Müdürü Burak Önder, Avru­pa’daki alıcılara yakın olması açısından da önemli olduğunu vurguladı. “Avrupa hala bizim için en kritik pazar” diyen Ön­der, Avrupa’nın çok daha de­ğerli olacağını belirtti. Önder, bunun nedenini de şöyle açık­ladı: “Çin’in kapasite fazlası var ve Çin’in en büyük pazarı Ame­rika. Şimdi Trump’ın yüzde 10 ek vergisiyle beraber Amerika pazarındaki payı azalacağı için Ortadoğu, Orta Asya, Afrika gibi bizim bölgemizde büyüyecekler. Oralarda Çin ile rekabet edemeyeceğimize göre, bizim için en kıymetli yer hala Avrupa Birliği olacak. Eli­mizdeki Avrupa’yı koruyup güçlendirmemiz lazım. Çünkü aynı sıkıntıyı Avrupa da Çinli­lerle yaşayacak. Çin artık yük­sek teknoloji ürünlerde de Av­rupa’ya rakip.”

“Çin, ABD’nin tarife duvarını Türkiye’den aşabilir”

Türkiye’nin ilk çelik termos üreticisi olan ve geçtiğimiz aralık ayında Çinli Zhejiyang Yongheng HouseHold ile ortaklık yaparak Şanlıurfa’da ikinci tesisini kurmaya hazırlanan Termosan Çelik, günlük 10 bin adet olan üretimini 50 bin adete çıkaracak. 25 milyon dolarlık yatırımla hayata geçirilecek tesis, bu yılın haziran ayında üretime başlayacak. Birçok markaya private label üretim yapan Termosan, Stanley ve Yeti gibi dünya devleri için de üretim yaparak ihracatı yüzde 30’dan yüzde 60’a çıkarmayı hedefliyor.

Yeni tesisle birlikte istihdamı 350 kişiye çıkaracaklarını açıklayan Termomug Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, Çinli firma ile işbirliğinin markayı daha da güçlendirdiğini belirtti. Kapasite ve fiyatlama anlamında Çin ile rekabet etmenin mümkün olmadığını vurgulayan Yılmaz, “Şanlıurfa’daki ortak yatırımımızda yüzde 100 Türk markalı üretim yapıp dünyaya satacağız. Çinli ortağımız ABD’ye ürün veriyor ama tarife duvarı var. Birçok sektörde Çinli firmalar özellikle yakın coğrafyalarındaki Tayland, Vietnam gibi ülkelere çok ciddi anlamda bir yatırım eğiliminde. Şimdi de Amerika pazarındaki varlığını kaybetmemek adına Çinli firmalar Türkiye’ye yöneliyor” dedi.

 “Bugün pazarda büyüme eğilimi yavaşladı”

Türkiye’de döküm ev ve mutfak eşyasının jenerik markası haline gelen Lava, Ambiente Fuarı’nda ürünlerini sergileyen Türk markalarından biri. Sektörde 15’inci yıla girdiklerini kaydeden Lava kurucu ortağı ve Genel Müdürü Beyhan Ekşi, üretimlerinin Eskişehir’de olduğunu belirtti. Döküm tencere, tava gibi ürünleri Türk halkıyla buluşturan ilk marka olduklarını söyleyen Ekşi, “Zor bir iş ama Lava çok sevilen bir marka oldu. Bugün çeyiz setlerine de girdik. Satışlarımızın yüzde 19’u e-ticaretten geliyor” dedi. Sektörün büyümesinin ekonomideki rasyolarla doğru orantılı olduğunu dile getiren Ekşi, “Türkiye’de veya dünyada pazar büyüyorsa sektör de büyüyor. Şu anda ne dünyada ne de Türkiye’de pazarın çok genişlediğini söyleyemem” diye konuştu.

“Zarar yüzde 10’a çıkarsa taşıyacak güç kalmaz”

Emaye mutfak eşyaları üreten ve yaklaşık 30 yıldır Ambiente Fuarı’na katılan Ahmetal’in kurucusu Ahmet Mazlum, 2025’e dair karamsar bir tablo çizdi. “En büyük problemimiz kendi içimizdeki maliyetler, ülkenin pahalılaşması” diyen Mazlum, bu durumun da üretimi zorlaştırdığını söyledi. Mazlum, “Bizim fiyatlarımızı yurtdışı kaldıramıyor, rekabet şansımız kalmıyor. Yaptığımız ihracattan para kazanamıyoruz, zarar yüzde 5’e ulaştı.

Bu oran yüzde 10’u bulursa taşıyacak gücümüz kalmaz” dedi. Yapılan ihracattan yüzde 80’in memnun olmadığını ifade eden Mazlum, “Sadece müşteriyi kaybetmemek ve ihracatta kullandığımız kredi şartlarını yerine getirmek için ihracat yapmak zorundayız. Kur yükselince enflasyon artıyor deniliyor ama bu kurla ihracat yapma şansımız yok. Kurun en az 45 olması lazım. İhracatçıya özel kur politikası uygulanmalı. Yüzde 100 ihracata çalışan bir firmayken geçen yıl ihracatı yüzde 30 azalttık” diye konuştu.

“Türkiye’den alımlarımız yüzde 10’a düştü”

Ev ve mutfak eşyaları, ev tekstili gibi çeşitli sektörlerde 9 şirketiyle Almanya’da faaliyet gösteren ve 63 ülkeye ihracat yapan Hatex Group, Türkiye, Çin, Bulgaristan gibi çeşitli ülkelerde ürettirdiği ürünleri Avrupa pazarına sunuyor. Türkiye Dilovası’nda kendi üretim tesisi de bulunan Hatex Group’un CEO’su Burhan Asan, Türkiye’de artan fiyat ve maliyetlere dikkat çekti. Pandemiden sonra Türkiye’de fiyatların çok arttığını söyleyen Asan, bu nedenle Türkiye’den yaptıkları alımları yüzde 30’dan yüzde 10’a düşürdüklerini açıkladı.

Kaynak: Dünya Gazetesi

Başa dön tuşu