McKinsey & Company: Fosil yakıtların payı 2050’ye kadar azalacak ama liderlik sürecek

McKinsey & Company’nin “Global Energy Perspective 2025” raporu, yenilenebilir enerji yatırımlarındaki ilerlemeye rağmen dünya enerji sisteminin Paris İklim Anlaşması hedeflerinden uzaklaştığını ortaya koydu. Rapora göre, 2050 yılında küresel enerji tüketiminin yüzde 41 ila 55’i hâlâ fosil yakıtlardan karşılanacak.

Küresel ölçekte elektrifikasyon ve yenilenebilir enerji kullanımı hızla artsa da, fosil yakıtların enerji karışımındaki hâkimiyeti, özellikle gelişmekte olan ülkelerde artan enerji talebi nedeniyle kolay kolay kırılmayacak.
McKinsey’nin modellediği üç senaryoya göre, 2100 yılına kadar küresel sıcaklık artışının 1,9 ila 2,7 derece arasında gerçekleşmesi bekleniyor. Bu öngörüler, küresel emisyonların hâlâ Paris hedefleriyle uyumlu bir düşüş eğiliminde olmadığını gösteriyor.

Raporda, güneş ve rüzgâr enerjisinin enerji dönüşümündeki en güçlü iki araç olduğuna dikkat çekilirken, özellikle güneş enerjisinde hedefe ulaşma potansiyeli bulunduğu ifade edildi. Buna karşın, rüzgâr projelerinde maliyet artışları nedeniyle birçok yatırımın ertelendiği veya iptal edildiği bildirildi.

Düşük karbon teknolojilerinde de genel olarak hedeflerin gerisinde kalındı. Sadece Çin, elektrikli araçlar segmentinde belirgin bir ilerleme kaydederken; ABD ve AB’nin nükleer enerji alanında yatırımlarını hızlandırdığı görüldü.

Enerji talebinde en güçlü artışın Hindistan, ASEAN ülkeleri ve Afrika’dan gelmesi bekleniyor. “Devam Eden Momentum” senaryosuna göre, küresel birincil enerji talebi 2050’ye kadar yüzde 10 artacak. OECD ülkelerinde talep büyük ölçüde sabit kalsa da, gelişmekte olan ülkelerde ekonomik büyüme ve kentleşme, enerji ihtiyacını artırıyor.

Elektrifikasyon ise hız kesmeden ilerliyor. Özellikle veri merkezleri, sanayi ve binalar, elektrik talebinin başlıca itici gücü haline geldi. McKinsey’nin tahminine göre, 2050’de küresel elektrik tüketimi 2023 seviyesinin iki katına ulaşacak.

Sadece ABD’de veri merkezlerinin elektrik tüketiminin 2030’a kadar yıllık ortalama yüzde 25 artarak, ülkenin toplam elektrik talebinin yüzde 14’ünü oluşturabileceği öngörülüyor.

Fosil yakıtların payı düşse de etkisi sürecek

Rapora göre, enerji dönüşümü hızlansa bile doğal gaz, petrol ve kömürün küresel enerji sistemindeki varlığı uzun süre devam edecek.

2050’de enerji tüketiminin yaklaşık yarısının fosil kaynaklardan karşılanacağı tahmin ediliyor. Özellikle doğal gaz, kömürün yerini alarak “geçiş yakıtı” konumunu koruyacak. Kömür kullanımı ise Çin, Hindistan ve Endonezya gibi hızlı büyüyen ekonomilerde yüksek seviyelerde seyretmeye devam edecek.

Küresel petrol talebinin 2030’a kadar 103–109 milyon varil/gün aralığında zirve yapması ve ardından yatay bir seyir izlemesi bekleniyor.

McKinsey raporunda, enerji dönüşümünün yalnızca karbon salımını azaltmakla sınırlı olmadığı, aynı zamanda enerji güvenliği ve ekonomik sürdürülebilirlik ekseninde ilerlemesi gerektiği vurgulandı.

Raporda şu değerlendirme yer aldı: “Uygun fiyatlı, güvenilir ve düşük karbonlu enerji çözümleri bir arada sunulmadıkça küresel enerji dönüşümü mümkün olmayacak.”

Enerji Institute verilerine göre, küresel enerji talebi geçen yıl yüzde 2 artarken, bu artışın yaklaşık yüzde 65’i Asya-Pasifik bölgesinden geldi. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre ise, petrolün küresel enerji karışımındaki payı ilk kez yüzde 30’un altına gerilerken, kömür talebi yüzde 1 arttı.

Bu tablo, enerji dönüşümünün ilerlediğini ancak fosil bağımlılığının hâlâ derin olduğunu gösteriyor.

Kaynak: Temiz Enerji

Başa dön tuşu