Rapor: Enerji milliyetçiliği, iklim hedeflerinin yerini mi alıyor?

Dünya genelinde hükümetler ve kurumlar, enerji geçişi politikalarında önceliklerini yeniden şekillendiriyor. Siemens tarafından yayımlanan yeni bir araştırmaya göre, birçok ülke için artık “iklim hedeflerine ulaşmak”tan ziyade “enerji arz güvenliği” ve “bağımsızlık” ön plana çıkıyor.

Siemens’in Infrastructure Transition Monitor 2025 adlı araştırması kapsamında 19 ülkeden 1.400 kamu ve özel sektör temsilcisiyle görüşüldü. Çalışma, enerji geçişi sürecinde “dayanıklılık” ve “bağımsızlık” kavramlarının giderek daha belirleyici hale geldiğini ortaya koydu.

Katılımcıların büyük çoğunluğu, enerji sistemlerinde dayanıklılığı artırmanın ve yerel kaynaklara yönelmenin artık uluslararası iklim işbirliklerinden daha önemli hale geldiğini ifade etti. Bu durum, “enerji milliyetçiliği” olarak tanımlanan yeni bir yaklaşımın yükselişte olduğuna işaret ediyor.

Yerelleşme eğilimi güçleniyor

Araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 62’si geleceğin enerji sistemlerinin küresel ticaretten çok yerel ve bölgesel üretime dayanacağını düşünüyor. Birçok ülke, enerji arzını dışa bağımlılıktan kurtarmak ve jeopolitik risklere karşı korumak amacıyla kendi üretim kapasitesine yatırım yapıyor.

Buna paralel olarak, iklim hedeflerine duyulan güven azalmış durumda. Araştırmada, karar vericilerin önemli bir kısmı 2030 hedeflerine ulaşma konusunda önceki yıllara göre daha az iyimser olduklarını belirtiyor.

Dijitalleşme ve yapay zekâ kritik rol oynayacak

Siemens raporu, enerji sistemlerinin dönüşümünde dijitalleşme ve yapay zekâ (AI) teknolojilerinin önemine de dikkat çekiyor. Bu teknolojilerin, enerji şebekelerinin daha öngörülebilir ve esnek hale getirilmesinde kilit rol oynayacağı vurgulanıyor.

Raporda, özellikle güç şebekelerine yatırım yapılması, yapay zekâ destekli enerji yönetim sistemlerinin yaygınlaştırılması ve enerji depolama kapasitesinin artırılması gerektiği belirtiliyor.

Yeni öncelik: Ulusal enerji güvenliği

Rapora göre, iklim hedeflerine ulaşmak artık birçok ülke için nihai amaç olmaktan çıkmış durumda. Bunun yerine, enerji arzının sürekliliğini sağlamak, fiyat istikrarını korumak ve dışa bağımlılığı azaltmak gibi hedefler ön plana çıkıyor.

Jeopolitik gerilimler, enerji tedarik zincirindeki kırılganlıklar ve artan talep baskısı, ülkeleri daha “kendine yeterli” enerji sistemleri kurmaya yönlendiriyor. Bu da küresel iklim politikalarında iş birliği yaklaşımından ziyade ulusal güvenlik temelli stratejilerin öne çıkmasına neden oluyor.

Uzmanlara göre bu eğilim, kısa vadede enerji arz güvenliğini güçlendirse de uzun vadede küresel iklim hedeflerine ulaşmayı zorlaştırabilir.

Kaynak: Temiz Enerji

Başa dön tuşu